Tebliğ ve İrşad

Emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-münker büyük cihattır, çıkacağız. Çıkın arkadaşlar, hiç konuşmasanız kıyafetiniz emr-i bi’l-maruftur.

Efendi Hazretlerimiz (kuddise sirruhu)

Emr-i bi’l-maruf; Mevla Teâlâ’nın öncelikle âlimlere, sonrasında da tüm Müslümanlara farklı mertebelerle yüklemiş olduğu bir vazifedir. Zira Kur’an-ı Azimüşşan’da mü’minler, “iyiliği emredenler” olarak vasıflandırılmıştır.[1] Emr-i bi’l-maruf, aynı zamanda âdemoğlunun mesleklerinin en hayırlısıdır. Zira insanların en hayırlıları, vazifeleri insanlara emr-i bi’l-maruf yapmak olan Peygamberlerdir.

TEBLİĞ HAKKINDA AYET-İ KERİME VE HADİS-İ ŞERİFLER

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’deki şu ayet-i kerimelerle müminlere Din-i Mübin-i İslam’ı tebliğ vazifesi yüklemiştir: “Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden/sakındıran bir topluluk bulunsun! İşte felaha/kurtuluşa erenler onlardır.[2]

Siz, insanlar(ın iyiliği) için (ortaya) çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a iman edersiniz.[3]

Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler (dost ve yardımcılarıdırlar). Onlar iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar.[4]

“(Cumartesi günü balık tutanlar) kendilerine verilen öğüdü unutunca (terk edip dikkate almayınca) biz de kötülükten sakındırmaya çalışanları kurtardık. Zulmedenleri ise fasıklıkları (isyanları) sebebiyle şiddetli bir azapla yakaladık.[5]

Efendimiz ﷺ de birçok hadis-i şerifte müminleri tebliğ ve irşada davet etmiştir. Efendimiz ﷺ’in bu husustaki beyanlarından bazıları şunlardır: “Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun ki mutlaka iyiliği emredecek, kötülükten de sakındıracaksınız, ya da Allah Teâlâ’nın üzerinize azap göndermesi yakındır. Sonra (azabın kaldırılması için) Allah Teâlâ’ya dua edersiniz de duanız kabul olunmaz.[6]

Peygamber Efendimiz ﷺ minberde iken bir kişi ayağa kalkıp, “Ey Allah’ın Rasulü! İnsanların en hayırlısı kimdir?” dedi. Efendimiz ﷺ de cevaben, “İnsanların en hayırlısı, Kuran-ı Kerim’i en çok okuyan (en iyi bilen, Allah Teâlâ’dan) en çok korkan (en çok takva sahibi olan), iyiliği en fazla emreden, kötülükten en çok sakındıran ve sıla-i rahmi (akrabalık bağlarını) en fazla gözetendir.” buyurdu.[7]

Günahı değiştirmeye (engel olmaya) güçleri yettiği halde aralarında günah işlenen ve işlenen günahı değiştirmeyen topluluğa Allah Teâlâ’nın genel (günahı işleyenleri de günahtan alıkoymayanları da kaplayan) bir azap göndermesi yakındır.[8]

Hazreti Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: “Efendimiz hücreme yanıma geldi. Yüz ifadesinden bir şeylerin olduğunu anladım. Abdest aldı. Kimseyle konuşmadan (Mescid-i Nebevi’ye) çıktı. Hemen söyleyeceklerini dinlemek için hücre-i saadetin duvarına yapıştım. Minbere oturdu, Allah Teâlâ’ya hamd ve senadan sonra şöyle buyurdu:  “Ey İnsanlar! Allah Teâlâ buyurmaktadır ki; bana dua edip duanızı reddetmeden, benden isteyip istediğinizi geri çevirmeden ve benden yardım (zafer) isteyip size yardımı (zaferi) vermeyi reddetmemden önce iyiliği emredin, kötülükten sakındırın!Peygamber Efendimiz Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem bu sözleri üzerine başka bir şey söylemeden minberden indi.[9]

ÜSTADIMIZ MAHMUD EFENDİ VE EMR-İ Bİ’L-MARUF

Yaşadığımız asırda tebliğ ve irşad vazifesini en iyi şekilde yerine getiren kişi üstadımız Hacı Mahmud Efendi hazretleridir. Efendi Hazretlerimizi, “asrımızda emr-i bi’l-marufu en iyi şekilde yerine getiren kişi” olarak vasıflamamız, bir taassubun neticesi değil, hakikatin ifade edilmesidir. Zira yaşadığımız ülkede; mahremiyet, haremlik-selamlık, çarşaf-ı şerif, sakal, sarık, selamın yayılması ve misvak kullanmak gibi tamamını zikretmeye imkân bulamadığımız farz, vacip ve sünnet gibi ibadetler yok olmaya yüz tutmuştu. Türkiye’de bu kavramları tekrar yeşerten ve yaşatan kişinin Sultanımız (kuddise sirruhu) olduğunda hiç şüphe yoktur.

Sakalın, Hıristiyan papazların alameti zannedildiği günlerden, gencecik delikanlıların Allah Rasulü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) benzemek için sakal bıraktığı günlere gelmemizde en büyük pay, bir kişinin sakal bırakması için İstanbul’dan Mersin’e giden Efendi Hazretlerimizdir (kuddise sirruhu.)

Âlem-i İslam İlim ve Hizmet Derneği olarak, üstadımızın, “Allah aşkına acıyın bu insanlara! Sel gibi cehenneme gidiyorlar.” sözünü kendimize düstur edinerek şehir içi ve şehir dışında maruf seferleri düzenliyor; Müslüman kardeşlerimizi kapı kapı dolaşarak hasbihalde bulunuyoruz.

Bağışlarınızla bu hizmeti destekleyebilir, tüm Türkiye'de maruf seferleri düzenlenmesine vesile olabilirsiniz.

[1] Tevbe, 9/71

[2] Ali İmran, 104.

[3] Ali İmran, 110.

[4] Tevbe, 71.

[5] Araf, 165.

[6] Tirmizi, 2169.

[7] Ahmed b. Hanbel, 27434.

[8] Ebû Davud, 4338.

[9] İbn Hibban, 290.

Bir yanıt yazın