Allah (azze ve celle) bazı zaman ve mekânları diğerlerinden üstün tutmuş; onlara ayrı bir kıymet bahşetmiştir. Mekânlardan Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere ve Kudüs Cenab-ı Hak tarafından kıymet bahşedilen mekânlardandır.
Allah (azze ve celle) bazı zaman ve mekânları diğerlerinden üstün tutmuş; onlara ayrı bir kıymet bahşetmiştir. Mekânlardan Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere ve Kudüs Cenab-ı Hak tarafından kıymet bahşedilen mekânlardandır.
Üç aylar diye isimlendirilen Recep, Şaban ve Ramazan ayları da Allah Teâlâ tarafından diğerlerinden üstün tutulmuş; ayrı bir kıymet verilmiş zamanlardır. Bizleri bu yıl da üç aylara eriştiren Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar ederiz.
İslam geleneğinde “mübarek üç aylar” diye tabir edilen Receb, Şâban ve Ramazan ayları tabiri caizse senenin ibadet mevsimidir. Bu aylar, içerisinde barındırdığı faziletli geceler nedeniyle insanların bu aylarda diğer aylardan daha fazla ibadet, dua ve zikirle meşgul olmalarına vesile olmuştur.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler; Allah’tan korkun ve herkes, yarın için önden ne göndermiş olduğuna baksın. Hem Allah’tan korkun; çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”[1] İşte bu aylar, yarın için bir hazırlık zamanı olması açısından önemli kabul edilmektedir.
Üç aylara atfedilen değerin en önemli nedeni ise bu aylarda bulunan mübarek kandil geceleridir. Receb ayının ilk Cuma gecesi Regaib, aynı ayın yirmi yedinci gecesi Mi‘râc, Şâban ayının on beşinci gecesi Berat ve Ramazan ayının yirmi yedinci gecesi Kadir gecesidir.
Efendimiz ﷺ, Receb ayı girdiğinde şöyle dua ederdi:
«اللَّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبَ وَشَعْبَانَ وَبَلِّغْنَا رَمَضَانَ»
“Allahım, Receb ve Şâban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazana ulaştır!”[2]
Receb ve Şâban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Bu iki ay, kişinin kendisini Ramazan ayına hazırlaması için güzel bir fırsat olmaktadır. Nitekim İslam geleneğinde bu aylar, mağfiret/bağışlanma ayları olarak kabul edilmiş ve namaz, oruç, zekât, zikir gibi çeşitli ibadetlerle bu aylarda ruhun gıdalanması hedeflenmiştir.
Receb ayının diğer bir önemi de haram aylardan olmasıdır. Bu ayın kutsallığı ve Cuma gününün fazileti münasebetiyle bu ayın ilk Cuma gecesine “Regaib gecesi” denilmiştir. Cuma gününün önemine dair Peygamber Efendimiz ﷺ şöyle buyurmuştur: “Güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. O gün Âdem yaratıldı. O gün cennete konuldu. O gün cennetten çıkarıldı. Kıyamet, Cuma gününden başka bir günde kopmayacaktır.”[3]
Sözlükte “kendisine rağbet edilen şey, bol ve değerli bağış” anlamındaki “Ragîbe”nin çoğulu olan “Regâib” kelimesi hadis ve fıkıh literatüründe “bol sevap ve mükâfat, faziletli amel” anlamlarında kullanılagelmiştir. Bu gece de Allah Teâlâ’nın kullarına bolca ikram da bulunduğuna inanıldığı için bu geceye “Regaib” denmiştir.
Bu gecenin fazileti İslam âlimleri tarafından kabul görmüş ve bu geceyi ibadet ile ihya etmek güzel görülmüştür. Müslümanların bir araya gelerek ibadet etmeleri, toplu zikir ve tören şeklinde bir ziyafet gerçekleştirmeleri kendi kültür ve geleneklerini yaşatmaları açısından önem arz etmektedir. Bu tür kandil gecelerinin diğer bir önemi de normal hayatta İslâmî bir yaşayış tarzını benimsemeyen kişilerin bu gecelerde bir vesile ile sohbet tarzı toplantı meclislerine katılmaları ve bu sebeple daha İslâmî bir hayat tarzına yaklaşmaları arzusudur.
Osman b. Hakîm el-Ensârî dedi ki: Saîd b. Cübeyr’den Receb (ayının) orucunu sordum? Biz o gün Receb ayı içinde bulunuyorduk. Saîd şöyle dedi: Ben, İbn Abbas’tan işittim şöyle diyordu: “Rasulullah ﷺ, bazen biz, artık oruçsuz gün geçirmiyor diyecek derecede oruç tutar ve bazen de biz, artık oruç tutmuyor deyinceye kadar oruçsuz bulunurdu.”[4]
İbn Abbas (radıyallahü anhüma)’nın verdiği bu cevap bizim bu konudaki ölçümüzdür. Nafile ibadetlerin kapısı her zaman açık bırakılmıştır. Hadis-i şeriflerin umumundan hareketle faziletli günlerde oruç tutulması Müslümanlar tarafından hüsnü kabul ile telakki edilmiştir.
İbn Ömer (radıyallahü anhüma), Hasan-ı Basrî, Ebû İshâk es-Sebîî gibi seleften bazı zatlar haram ayların tamamını oruçla geçirirlerdi. İmam Sevrî, “Haram aylarda oruç tutmayı çok sevdiğini” ifade etmiştir.[5]
[1] Haşr Sûresi, 18.
[2] Bezzâr, Müsned, 6496.
[3] Müslim, Cuma, 854.
[4] Müslim, Sıyâm, 1157.
[5] Bkz. İbn Receb el-Hanbelî, Letâifü’l-Meârif, 1/119.
Mısırlı Yusuf’tan aldığımız ilhamla, Medine-i Münevvere’de yapılan istişarelerle fikri temelleri atılan Âlem-i İslam Derneği, dünyadaki tüm Müslümanların doğru dini bilgiye rahatça ulaşabilmelerini sağlamak gayesiyle 2018 yılında İstanbul’da kurulmuştur.
© 2018 - 2021 | Tüm hakları saklıdır. | Alemi İslam İlim ve Hizmet Derneği
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.